FAİZ VE FAİZ ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

FAİZ VE FAİZ ÇEŞİTLERİ NELERDİR?


Faiz, kelime alamı olarak ‘’kar, getiri, nema’’ anlamlarına gelmekte olup, borç verilen ya da ödünç alınan bir miktar paranın alacaklı olan kişiye geri ödenirken kullanma bedeli yerine geçmek üzere ya da ekonomik kayıplar nedeniyle fazla ödenen kısmına denir. Bir çeşit medeni semere (getiri), ivaz (karşılık)’tır. Konusu para olmayan alacaklarda da sermaye getirisi olarak faiz ödenmesi mümkündür.

Faiz, kanunen tayin edilmiş ya da akdi olarak kararlaştırılmış olabilir. Faiz, asıl alacağa bağlı feri bir hak olup, asıl alacağın sona ermesi, geçerli olmaması halinde faiz borcu da sona erecektir/ doğmayacaktır. Asıl alacak zamanaşımına uğradığında faiz borcu da zamanaşımına uğrayacaktır.

Bir borç ilişkisinde faizin talep edilmesi için alacaklının zarar görmesi ya da borçlunun kusurlu olması gerekmemektedir.

Türk Borçlar Kanununun 104. maddesinde, ‘‘Faiz veya kira bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için, alacaklı tarafından çekince belirtilmeksizin makbuz verilmişse, önceki dönemlere ait edimler de ifa edilmiş sayılır. Alacaklı anaparanın tamamı için makbuz vermişse, faizlerini de almış olduğu kabul edilir. Borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş sayılır.’’ düzenlemesi yer almakta olup buna göre asıl alacak tahsil edilirken faiz hakkı saklı tutulmamışsa, sonradan faizin istenmesi mümkün değildir.

Açılan bir davada faiz talep edilmemişse mahkemece faize hükmedilmesi de mümkün değildir. Öte yandan alacak davasında faiz talep edilmemiş olması daha sonra açılacak bir dava ile faizin istenmesine engel değildir.


FAİZ ÇEŞİTLERİ NELERDİR?

Faiz; borcun türüne, miktarına ve borcun ödenme süresine (vadesine) bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Piyasada faiz oranını belirleyen çeşitli unsurlar vardır. Bunlardan bazısı, para arzında ve talebindeki değişmeler, enflasyon, döviz kuru, kamu iç borçlanması, para politikasıdır.

En temel anlamında piyasada iki çeşit faiz bulunmaktadır;

-          Nominal faiz, enflasyon oranı yansıtılan faizdir.

-          Reel faiz, enflasyondan arındırılmış faizdir. Gerçek faiz oranı ise nominal faizden stopaj yoluyla kesilen gelir vergisi düşülerek hesaplanan faizdir.


UYGULAMADA FAİZ KARŞIMIZA HANGİ ŞEKİLLERDE ÇIKABİLİR? FAİZ VE BENZERİ KAVRAMLAR ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?

Basit Faiz: Vadenin sonunda anaparayla birlikte ödenen faiz türüne basit faiz denir.

Bileşik (Mürekkep) Faiz: Geçmiş dönemlere ilişkin işlemiş faizin anaparaya eklenmesi ve bu miktara bir bütün olarak yeniden faiz işletilmesiyle ortaya çıkan faiz türüdür.

Kanunî Faiz: Tarafların iradesine bağlı olmaksızın kanundan kaynaklanan faiz türüdür. Taraflar bir sözleşmeye faiz şartı koymasalar bile, para borcunu eda etmeyen aleyhine kanunî faiz doğar. Bu rakam, genellikle piyasadaki faiz oranlarının üzerinde olur.

Akdi Faiz: Bir alacak türü için faiz yürütülebileceğine dair yasalarda bir hüküm bulunmasa bile, sözleşme ile taraflar karşılıklı mutabakata vararak faiz kararlaştırabilirler.

Temerrüt (direnme) faizi: Borcunu zamanında ödeyemeyen borçlunun temerrüde düşürülmek kaydıyla ödemek zorunda olduğu ve sözleşme ile kararlaştırılan faiz miktarıdır. Temerrüt faizi mükellefi olmak için borçlunun kusuru olup olmadığı araştırılmaz. Alacaklının zararını kanıtlaması gerekmediği gibi, borçlu da kusursuzluğunu ispatlayıp faizden kurtulamaz.

3095 sayılı Kanun ile kanuni faiz ve temerrüt faizi oranları düzenlenmiştir. Ancak bu oranlar Maliye Bakanlığınca her yıl yeniden belirlenmektedir. 3095 sayılı kanunun 1. maddesine göre; ‘‘Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde on iki oranı üzerinden yapılır. Cumhurbaşkanı, bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.’’ Kanunun 2. maddesine göre; ‘‘Bir miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1 inci maddede belirlenen orana göre temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının önceki yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı, yukarıda açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir. Söz konusu avans faiz oranı, 30 Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur. Temerrüt faizi miktarının sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı yukarıdaki fıkralarda öngörülen miktarın üstünde ise, temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olamaz.’’

01.01.2021 tarihinden itibaren, sözleşme ile tespit edilmemişse kanuni faiz oranı yıllık %9, temerrüt faiz oranı yıllık %9, ticari işlerde yıllık %16,75 olarak uygulanır. (Temerrüt faizi miktarının sözleşme ile kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı bu oranların üstünde ise temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olamaz.)

Gecikme Zammı: Bir tür gecikme tazminatı olup alacağını vadesinde tahsil edemeyen alacaklının, bu yüzden uğradığı farz edilen zararın karşılığı olarak alınmaktadır. Günümüzde gecikme zammı kamu alacaklarına uygulanan bir nevi temerrüt faizi şeklinde uygulanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gecikme zammına bir de temerrüt faizi yürütülemeyeceğine hükmetmiştir.

Amme alacaklarının vadesinde ödenmemesi durumunda gecikme zammı uygulanır. Amme alacaklarının neler olduğu 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 1. maddesinde belirtilmiştir. İdarelerin akitten, haksız fiilden ve haksız iktisaptan doğan alacakları amme alacağı niteliğini haiz olmadığı için bu tür alacaklar hakkında 6183 sayılı Kanun uygulanmayacaktır. Bu tür alacaklar genel hükümlere göre tahsil edilir. Bu alacakların vadesinde ödenmemesi durumunda 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre kanuni faiz uygulanır.

Gecikme Faizi: Borçlunun borcunu zamanında ödememesi nedeniyle ödediği faizdir. Alacaklının zararı ispat etmesi gerekmeyip, borcun ödenmesindeki gecikme yeterli sebeptir. Borçlunun, borcunu ödememe gerekçesinin ehemmiyeti yoktur ve bütün geciken ödemelere kural olarak tatbik edilir. Ancak talep edilebilmesi için önce borçlunun temerrüde düşürülmesi gerekir.

Vergi Usul Kanununun 112/3. maddesine göre; ikmalen, re’sen veya idarece yapılan tarhiyatlarda; dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere ve dava konusu yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına 6183 sayılı Kanuna göre tespit edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanacağı ve gecikme faizinin de aynı süre içinde ödenmesi gerektiği düzenlenmiştir.

Gecikme faizi VUK’nun 344. maddesine göre vergi ziyaı cezasının hesaplanmasında da kullanılmaktadır. 6183 sayılı Kanunun 51. maddesine göre belirlenen gecikme zammı oranı Vergi Usul Kanununa göre belirlenen gecikme faizini doğrudan, vergi ziyaı cezasının tutarını da dolaylı olarak belirlemektedir.

Gecikme zammı ve gecikme faizi farklıdır. Geciken bir borca gecikme zammı ödeneceği sözleşmede kararlaştırılışa bu durumda cezai şart söz konusu olur. Fakat geciken ödemelerde faiz ödeneceği kanun tarafından belirlenmişse gecikme zammı söz konusu olur. Gecikme zammında bir zaman unsuru bulunmadığından faiz olarak nitelendirilemez ve tahsil edilebilmesi için borçluyu temerrüde düşürmeye gerek yoktur.

Cezai şart: Sözleşme hükümlerine uygun davranmayan borçlunun önceden ödemeyi taahhüt ettiği faiz türüdür. Sadece para borçları değil, her türlü borç için söz konusu olabilir. Cezai şart asıl alacakla birlikte muaccel olabilen ve asıl alacakla birlikte istenebilen feri nitelikte bir haktır. Temerrüt tarihinden itibaren cezai şarta faiz yürütülebilir.

Cezai şart talep edilebilmesi için alacaklının zarar gördüğünü ispat etmesi gerekmez. Ancak alacaklı borca aykırılık nedeniyle cezai şart miktarından daha fazla zarar gördüğünü iddia ediyorsa bu zararın varlığını ispat etmekle yükümlüdür. Öte yandan, fahiş ve hakkaniyete aykırı olan cezai şart miktarının indirilmesi TBK’nın 28. maddesi gereğince istenebilir.

Faiz ile cezai şart kavramları birbirinden farklı olup aynı olayda her ikisinin birlikte istenmesi de mümkündür. Zararın faiz ile karşılandığı, cezai şartın bu durumda istenemeyeceği yönündeki ilk derece mahkemesi kararları Yargıtayca bozulmaktadır.

Munzam zarar: Alacaklı, borcun geç ifa edilmesi ya da hiç ifa edilmemesi sebebiyle geçmiş günler için hak kazandığı faizden daha fazla zarara uğramış ise borçlu bu zararın doğumu ile ilgili bir kusurunun bulunmadığını ispat etmedikçe bu zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Bu zarara munzam zarar denilmektedir. Munzam zararın kaynağı olan borç; haksız fiil, sözleşme, sebepsiz zenginleşme, kanun ya da vekâletsiz iş görmeye dayalı bir para alacağı olabilir. Borçlu asıl borcun ifasında temerrüde düşmüş ise başka bir koşul aranmaksızın asıl alacaktan bağımsız şekilde talep ve dava edilmesi mümkündür.

Munzam zarar TBK’nın 121. maddesinde "aşkın zarar" olarak düzenlenmiştir. Munzam zarar; borçlu temerrüde düşmeden borcunu ödemiş olsaydı, alacaklının malvarlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Yani, borçlu temerrüde düşmeden borcunu vadesinde ödemiş olsa idi, alacaklının mal varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum arasındaki farkın temerrüt faizi ile karşılanmayan bölümüne isabet eden zarardır.

Gecikme Tazminatı: alacaklının borcun geç ifa edilmesinden dolayı uğramış olduğu zararı karşılayan tazminattır. Bu tazminatın bedeli alacaklının mal varlığının borcun zamanında ifa edilmemesi sebebiyle uğradığı müspet (olumlu) zarardır. Asıl alacakla ilgili temerrüt gerçekleştiği takdirde gecikme tazminatı da temerrüt tarihinden itibaren asıl alacaktan ayrı ve bağımsız olarak talep ve dava edilebilir. Gecikme tazminatında kusur sorumluluğu geçerli olup borçlu alacaklının zararında kusursuz olduğunu ispat ederek bu sorumluluktan kurtulabilir.

Devlet Faizleri: Hazine, kamu harcamalarına yönelik borçlarını ödeyebilmek ve diğer giderlerini karşılayabilmek için iç ve dış borçlanma yapmaktadır. İç borçlanmayı Devlet Tahvili (vadesi 1 yıl ve daha uzun kâğıtlar) ya da Hazine Bonosu (vadesi 1 yıldan kısa kâğıtlar) ile yapmaktadır. Bu borçlanma kâğıtlarının hepsine Devlet İç Borçlanma Senetleri (DİBS) adı verilmektedir. Hazine genel olarak ihale yöntemiyle iç borçlanma yoluna gitmektedir. Bu ihalelerde ortaya çıkan faiz oranına DİBS ya da Hazine Faizi denmektedir. Bu ihalelerde devlet tarafından satışa sunulan DİBS genellikle bankalarca alınarak piyasaya satışa sunulmaktadır. Gösterge faiz ise; vadesine 2 yıl kalan, 3 ya da 6 ayda bir kupon ödemeli ve tedavülü yoğun Devlet Tahvilinin tali piyasadaki faizine verilen addır. Bu faiz pek çok işlem için referans olarak alındığından adı gösterge faizdir.

Merkez Bankası Faizleri: Para politikasının amaçlarına uygun olarak Merkez Bankası tarafından uygulanan faizlerdir. Merkez Bankası kaynak yaratmaz, ancak çeşitli yöntemlerle piyasalara müdahale eder. Hedef daima faizleri düşük uygulamaktır. Bir hafta vadeli repo işlemlerine uygulanan faiz (politika faizi), gecelik işlemlerde uygulanan faiz (gecelik faiz, fonlama faizi) ve geç likidite penceresi faizi gibi faizler uygular. Bu faiz oranlarının belirlenmesinde yetkilendirilmiş olan mercii Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde bulunan “Para Politikası Kurulu”dur.

Banka Faizleri: Bankalar mevduat faizi ve kredi faizi olmak üzere iki çeşit faiz uygular. Mevduat faizi, bankalar nezdinde açılan mevduat hesabına yatırılan para için alınan faizdir. Vadesiz mevduat, faizsiz mevduat hesabıdır. Vadeli mevduat, miktara ve vadeye göre değişen oranlarda faiz ödenen mevduat hesabıdır. Ayrıca bankalar ticari mevduat faizi adı altında kurumlar için açılan mevduata da faiz öderler. Kredi faizi ise bankaların verdikleri kredilere uyguladıkları faizdir. Kredilerin her türü için uygulanan faiz oranı farklıdır.

Repo faizi: Piyasada kısa vadeli işlemlerle bir kişi ya da kuruma borç verildiğinde karşılığında repo satışı yapılır. Müşteri, bankanın bu repoyu piyasada alıp satması sonucu oluşan fiyat farkından kazanç elde eder.

Vade farkı: Para borcu söz konusu olduğunda enflasyon nedeniyle ödemedeki gecikmeden alacaklının zarar görmemesi için uygulama ve yargı kararları ile ortaya çıkmıştır. Örneğin sözleşmelere, faturalara veya ürün etiketlerine alacağın daha geç bir tarihte ödenmesi halinde belirli bir oranda vade farkı alınacağı kaydı konularak tahsil edilen fazla miktara vade farkı denmektedir.

İskonto Faizi: Faizin hesaplanarak, önceden anaparadan düşülmesi suretiyle peşin alındığı bir borçlanmada, borcun tutarı üzerinden hesaplanan faizdir. Banka iskontosu, bir bankanın henüz vadesi gelmemiş bir kambiyo senedini asıl bedelinden daha düşük bir meblağ karşılığında satın almasıdır. Uygulamada buna senedin kırılması denir.

Reeskont ve avans faiz oranı: Reeskont; iskonto edilmiş, diğer bir deyişle bir bedel karşılığı el değiştirmiş (iskonto) olan kıymetlerin, bir bedel karşılığında yeniden el değiştirmesini (reiskonto) ifade eder. Bankaların likidite ihtiyacını karşılamak için Merkez Bankasına vadesine en fazla 3 ay kalmış senetleri vererek banka lehine yeniden kredi açılması sonucu tahsil edilen faize reeskont faizi denilir. Avans faizi ise bankaların Merkez Bankasından aldıkları kredilere uygulanan faizdir.

Reeskont ve avans işlemleri, Merkez Bankası Kanunu’nun 45. maddesinde düzenlenmiştir. Türkiye’de reeskont işlemindeki tüm koşul ve kurallar, Merkez Bankası tarafından belirlenir. Bu işlemler için Merkez Bankası tarafından uygulanan faize "reeskont faiz oranı" adı verilmektedir.

Merkez Bankası reeskonta kabul edebileceği senetler karşılığında avans da verebilmektedir. Avans için  teminat olarak alınan bu senetler; ticari senet ve belgeler, devlet tahvilleri ve borsada kayıtlı tahvillerdir. 

Reeskont İşlemlerinde uygulanan faiz oranı: %9 (13.06.2020’den itibaren) , %15,75 (19.12.2020’den itibaren);

Avans işlemlerinde uygulanan faiz oranı: %10 (13.06.2020’den itibaren), %16,75 (19.12.2020’den itibaren) bu oranlar vadesine en çok 3 ay kalan senetler için uygulanır. Her yıl bu oranlar değişmektedir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, haksız fiil tacir tarafından ticari işletmesiyle ilgili olarak meydana getirilmiş ise, bu eylemden zarar gören tacir olmasa bile Reeskont/Avans oranında faiz talep edebileceğine hükmetmiştir.

Bir ülke ekonomisi için faiz oranları son derece önemlidir. Yüksek faiz oranları enflasyonun artmasına neden olmakta, alçak faiz oranları ise enflasyonun olduğu ülkelerde alacaklıları mağdur duruma düşürmektedir. Faiz oranları 3095 sayılı Yasa ile düzenlenmiş olup ayrıca yapılacak bir bütçe yasası ile düzenlenmesi Anayasaya göre mümkün değildir.

SON EKLENEN MAKALELER
İyzico
Whatsapp