Faiz, kelime alamı olarak ‘’kar, getiri, nema’’ anlamlarına
gelmekte olup, borç verilen ya da ödünç alınan bir miktar paranın alacaklı olan
kişiye geri ödenirken kullanma bedeli
yerine geçmek üzere ya da ekonomik kayıplar nedeniyle fazla ödenen kısmına
denir. Bir çeşit medeni semere (getiri), ivaz (karşılık)’tır. Konusu para
olmayan alacaklarda da sermaye getirisi olarak faiz ödenmesi mümkündür.
Faiz, kanunen tayin edilmiş ya da akdi olarak kararlaştırılmış
olabilir. Faiz, asıl alacağa bağlı feri
bir hak olup, asıl alacağın sona ermesi, geçerli olmaması halinde faiz
borcu da sona erecektir/ doğmayacaktır. Asıl alacak zamanaşımına uğradığında faiz borcu da zamanaşımına uğrayacaktır.
Bir borç ilişkisinde faizin talep edilmesi için alacaklının zarar
görmesi ya da borçlunun kusurlu olması gerekmemektedir.
Türk Borçlar Kanununun 104. maddesinde, ‘‘Faiz veya kira
bedeli gibi dönemsel edimlerden biri için, alacaklı tarafından çekince
belirtilmeksizin makbuz verilmişse, önceki dönemlere ait edimler de ifa edilmiş
sayılır. Alacaklı anaparanın tamamı için makbuz vermişse, faizlerini de almış
olduğu kabul edilir. Borç senedi borçluya geri verilmişse, borç sona ermiş
sayılır.’’ düzenlemesi yer almakta olup buna göre
asıl alacak tahsil edilirken faiz hakkı saklı tutulmamışsa, sonradan faizin
istenmesi mümkün değildir.
Açılan bir davada faiz talep edilmemişse mahkemece faize
hükmedilmesi de mümkün değildir. Öte yandan alacak davasında faiz talep
edilmemiş olması daha sonra açılacak bir dava ile faizin istenmesine engel
değildir.
FAİZ ÇEŞİTLERİ
NELERDİR?
Faiz; borcun türüne, miktarına ve borcun
ödenme süresine (vadesine) bağlı olarak değişkenlik göstermektedir.
Piyasada faiz oranını belirleyen çeşitli unsurlar vardır. Bunlardan bazısı,
para arzında ve talebindeki değişmeler, enflasyon, döviz kuru, kamu iç
borçlanması, para politikasıdır.
En temel anlamında
piyasada iki çeşit faiz bulunmaktadır;
-
Nominal faiz, enflasyon oranı
yansıtılan faizdir.
-
Reel faiz, enflasyondan arındırılmış
faizdir. Gerçek faiz oranı ise nominal
faizden stopaj yoluyla kesilen gelir vergisi düşülerek hesaplanan faizdir.
UYGULAMADA FAİZ
KARŞIMIZA HANGİ ŞEKİLLERDE ÇIKABİLİR? FAİZ VE BENZERİ KAVRAMLAR ARASINDAKİ
FARKLAR NELERDİR?
Basit Faiz: Vadenin sonunda
anaparayla birlikte ödenen faiz türüne basit faiz denir.
Bileşik (Mürekkep) Faiz: Geçmiş
dönemlere ilişkin işlemiş faizin anaparaya eklenmesi ve bu miktara bir bütün
olarak yeniden faiz işletilmesiyle ortaya çıkan faiz türüdür.
Kanunî Faiz: Tarafların
iradesine bağlı olmaksızın kanundan kaynaklanan faiz türüdür. Taraflar bir
sözleşmeye faiz şartı koymasalar bile, para borcunu eda etmeyen aleyhine kanunî
faiz doğar. Bu rakam, genellikle piyasadaki faiz oranlarının üzerinde olur.
Akdi Faiz: Bir alacak
türü için faiz yürütülebileceğine dair yasalarda bir hüküm bulunmasa bile, sözleşme
ile taraflar karşılıklı mutabakata vararak faiz kararlaştırabilirler.
Temerrüt (direnme) faizi: Borcunu
zamanında ödeyemeyen borçlunun temerrüde düşürülmek kaydıyla ödemek zorunda
olduğu ve sözleşme ile kararlaştırılan faiz miktarıdır. Temerrüt faizi
mükellefi olmak için borçlunun kusuru olup olmadığı araştırılmaz. Alacaklının
zararını kanıtlaması gerekmediği gibi, borçlu da kusursuzluğunu ispatlayıp
faizden kurtulamaz.
3095 sayılı Kanun ile kanuni faiz ve temerrüt faizi oranları
düzenlenmiştir. Ancak bu oranlar Maliye Bakanlığınca her yıl yeniden
belirlenmektedir.
3095 sayılı kanunun 1. maddesine göre; ‘‘Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken
hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde on iki
oranı üzerinden yapılır. Cumhurbaşkanı, bu oranı aylık olarak belirlemeye,
yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.’’
Kanunun 2. maddesine göre; ‘‘Bir
miktar paranın ödenmesinde temerrüde düşen borçlu, sözleşme ile aksi
kararlaştırılmadıkça, geçmiş günler için 1 inci maddede belirlenen orana göre
temerrüt faizi ödemeye mecburdur. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının önceki
yılın 31 Aralık günü kısa vadeli avanslar için uyguladığı faiz oranı, yukarıda
açıklanan miktardan fazla ise, arada sözleşme olmasa bile ticari işlerde
temerrüt faizi bu oran üzerinden istenebilir. Söz konusu avans faiz oranı, 30
Haziran günü önceki yılın 31 Aralık günü uygulanan avans faiz oranından beş
puan veya daha çok farklı ise yılın ikinci yarısında bu oran geçerli olur.
Temerrüt faizi miktarının sözleşmede kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi
faiz miktarı yukarıdaki fıkralarda öngörülen miktarın üstünde ise, temerrüt
faizi, akdi faiz miktarından az olamaz.’’
01.01.2021 tarihinden itibaren, sözleşme
ile tespit edilmemişse kanuni faiz oranı yıllık %9, temerrüt faiz oranı yıllık %9,
ticari işlerde yıllık %16,75 olarak uygulanır. (Temerrüt faizi miktarının
sözleşme ile kararlaştırılmamış olduğu hallerde, akdi faiz miktarı bu oranların
üstünde ise temerrüt faizi, akdi faiz miktarından az olamaz.)
Gecikme Zammı: Bir tür gecikme tazminatı olup alacağını
vadesinde tahsil edemeyen alacaklının, bu yüzden uğradığı farz edilen zararın
karşılığı olarak alınmaktadır. Günümüzde gecikme zammı kamu alacaklarına uygulanan
bir nevi temerrüt faizi şeklinde uygulanmaktadır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu
gecikme zammına bir de temerrüt faizi yürütülemeyeceğine hükmetmiştir.
Amme alacaklarının vadesinde
ödenmemesi durumunda gecikme zammı uygulanır. Amme alacaklarının neler olduğu
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 1. maddesinde belirtilmiştir.
İdarelerin akitten, haksız fiilden ve haksız iktisaptan doğan alacakları amme
alacağı niteliğini haiz olmadığı için bu tür alacaklar hakkında 6183 sayılı
Kanun uygulanmayacaktır. Bu tür alacaklar genel hükümlere göre tahsil edilir.
Bu alacakların vadesinde ödenmemesi durumunda 3095 sayılı Kanuni Faiz ve
Temerrüt Faizine İlişkin Kanun hükümlerine göre kanuni faiz uygulanır.
Gecikme Faizi: Borçlunun borcunu zamanında ödememesi
nedeniyle ödediği faizdir. Alacaklının zararı ispat etmesi gerekmeyip, borcun
ödenmesindeki gecikme yeterli sebeptir. Borçlunun, borcunu ödememe gerekçesinin
ehemmiyeti yoktur ve bütün geciken ödemelere kural olarak tatbik edilir. Ancak
talep edilebilmesi için önce borçlunun temerrüde düşürülmesi gerekir.
Vergi
Usul Kanununun 112/3. maddesine göre; ikmalen, re’sen veya idarece yapılan
tarhiyatlarda; dava konusu yapılmaksızın kesinleşen vergilere ve dava konusu
yapılan vergilerin ödeme yapılmamış kısmına 6183 sayılı Kanuna göre tespit
edilen gecikme zammı oranında gecikme faizi uygulanacağı ve gecikme faizinin de
aynı süre içinde ödenmesi gerektiği düzenlenmiştir.
Gecikme
faizi VUK’nun 344. maddesine göre vergi ziyaı cezasının hesaplanmasında da
kullanılmaktadır. 6183 sayılı Kanunun 51. maddesine göre belirlenen gecikme
zammı oranı Vergi Usul Kanununa göre belirlenen gecikme faizini doğrudan, vergi
ziyaı cezasının tutarını da dolaylı olarak belirlemektedir.
Gecikme zammı ve gecikme faizi farklıdır.
Geciken bir borca gecikme zammı ödeneceği sözleşmede kararlaştırılışa bu
durumda cezai şart söz konusu olur.
Fakat geciken ödemelerde faiz ödeneceği kanun tarafından belirlenmişse gecikme
zammı söz konusu olur. Gecikme zammında bir zaman unsuru bulunmadığından faiz
olarak nitelendirilemez ve tahsil edilebilmesi için borçluyu temerrüde
düşürmeye gerek yoktur.
Cezai şart: Sözleşme hükümlerine uygun davranmayan borçlunun
önceden ödemeyi taahhüt ettiği faiz türüdür. Sadece para borçları değil, her
türlü borç için söz konusu olabilir. Cezai şart asıl alacakla birlikte muaccel
olabilen ve asıl alacakla birlikte istenebilen feri nitelikte bir haktır. Temerrüt
tarihinden itibaren cezai şarta faiz yürütülebilir.
Cezai şart talep edilebilmesi için
alacaklının zarar gördüğünü ispat
etmesi gerekmez. Ancak alacaklı borca aykırılık nedeniyle cezai şart
miktarından daha fazla zarar gördüğünü iddia ediyorsa bu zararın varlığını
ispat etmekle yükümlüdür. Öte yandan, fahiş ve hakkaniyete aykırı olan cezai
şart miktarının indirilmesi TBK’nın 28. maddesi gereğince istenebilir.
Faiz ile cezai şart kavramları birbirinden
farklı olup aynı olayda her ikisinin birlikte istenmesi de mümkündür. Zararın
faiz ile karşılandığı, cezai şartın bu durumda istenemeyeceği yönündeki ilk
derece mahkemesi kararları Yargıtayca bozulmaktadır.
Munzam zarar: Alacaklı, borcun geç ifa edilmesi
ya da hiç ifa edilmemesi sebebiyle geçmiş günler için hak kazandığı faizden
daha fazla zarara uğramış ise borçlu bu zararın doğumu ile ilgili bir kusurunun
bulunmadığını ispat etmedikçe bu zararı tazmin etmekle yükümlüdür. Bu zarara
munzam zarar denilmektedir. Munzam zararın kaynağı olan borç; haksız fiil,
sözleşme, sebepsiz zenginleşme, kanun ya da vekâletsiz iş görmeye dayalı bir
para alacağı olabilir. Borçlu asıl borcun ifasında temerrüde düşmüş ise başka
bir koşul aranmaksızın asıl alacaktan bağımsız şekilde talep ve dava edilmesi
mümkündür.
Munzam zarar TBK’nın 121.
maddesinde "aşkın zarar"
olarak düzenlenmiştir. Munzam zarar; borçlu temerrüde düşmeden borcunu
ödemiş olsaydı, alacaklının malvarlığının kazanacağı durum ile temerrüt
sonucunda ortaya çıkan ve oluşan durum arasındaki farktır. Yani, borçlu
temerrüde düşmeden borcunu vadesinde ödemiş olsa idi, alacaklının mal
varlığının kazanacağı durum ile temerrüt sonucunda oluşan durum arasındaki
farkın temerrüt faizi ile karşılanmayan bölümüne isabet eden zarardır.
Gecikme Tazminatı: alacaklının borcun geç ifa edilmesinden dolayı uğramış olduğu
zararı karşılayan tazminattır. Bu tazminatın bedeli alacaklının mal varlığının
borcun zamanında ifa edilmemesi sebebiyle uğradığı müspet (olumlu) zarardır.
Asıl alacakla ilgili temerrüt gerçekleştiği takdirde gecikme tazminatı da
temerrüt tarihinden itibaren asıl alacaktan ayrı ve bağımsız olarak talep ve
dava edilebilir. Gecikme tazminatında kusur sorumluluğu geçerli olup borçlu
alacaklının zararında kusursuz olduğunu ispat ederek bu sorumluluktan
kurtulabilir.
Devlet Faizleri: Hazine, kamu
harcamalarına yönelik borçlarını ödeyebilmek ve diğer giderlerini
karşılayabilmek için iç ve dış borçlanma yapmaktadır. İç borçlanmayı Devlet Tahvili (vadesi 1 yıl ve daha
uzun kâğıtlar) ya da Hazine Bonosu
(vadesi 1 yıldan kısa kâğıtlar) ile yapmaktadır. Bu borçlanma kâğıtlarının
hepsine Devlet İç Borçlanma Senetleri
(DİBS) adı verilmektedir. Hazine genel olarak ihale yöntemiyle iç borçlanma
yoluna gitmektedir. Bu ihalelerde ortaya çıkan faiz oranına DİBS ya da Hazine Faizi denmektedir. Bu ihalelerde devlet tarafından satışa
sunulan DİBS genellikle bankalarca alınarak piyasaya satışa sunulmaktadır. Gösterge faiz ise; vadesine 2 yıl
kalan, 3 ya da 6 ayda bir kupon ödemeli ve tedavülü yoğun Devlet Tahvilinin tali
piyasadaki faizine verilen addır. Bu faiz pek çok işlem için referans olarak alındığından
adı gösterge faizdir.
Merkez Bankası
Faizleri: Para politikasının amaçlarına uygun olarak Merkez Bankası tarafından uygulanan
faizlerdir. Merkez Bankası kaynak yaratmaz, ancak çeşitli yöntemlerle piyasalara
müdahale eder. Hedef daima faizleri düşük uygulamaktır. Bir hafta vadeli repo
işlemlerine uygulanan faiz (politika faizi), gecelik işlemlerde uygulanan faiz
(gecelik faiz, fonlama faizi) ve geç likidite penceresi faizi gibi faizler
uygular. Bu faiz oranlarının belirlenmesinde yetkilendirilmiş olan mercii
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası bünyesinde bulunan “Para
Politikası Kurulu”dur.
Banka Faizleri: Bankalar
mevduat faizi ve kredi faizi olmak üzere iki çeşit faiz uygular. Mevduat faizi, bankalar nezdinde açılan
mevduat hesabına yatırılan para için alınan faizdir. Vadesiz mevduat, faizsiz
mevduat hesabıdır. Vadeli mevduat, miktara ve vadeye göre değişen oranlarda
faiz ödenen mevduat hesabıdır. Ayrıca bankalar ticari mevduat faizi adı altında kurumlar için açılan mevduata da
faiz öderler. Kredi faizi ise bankaların verdikleri
kredilere uyguladıkları faizdir. Kredilerin her türü için uygulanan faiz oranı
farklıdır.
Repo faizi: Piyasada kısa vadeli işlemlerle bir kişi ya da kuruma borç
verildiğinde karşılığında repo satışı yapılır. Müşteri, bankanın bu repoyu
piyasada alıp satması sonucu oluşan fiyat farkından kazanç elde eder.
Vade farkı: Para borcu söz konusu olduğunda enflasyon nedeniyle ödemedeki
gecikmeden alacaklının zarar görmemesi için uygulama ve yargı kararları ile
ortaya çıkmıştır. Örneğin sözleşmelere, faturalara veya ürün etiketlerine
alacağın daha geç bir tarihte ödenmesi halinde belirli bir oranda vade farkı
alınacağı kaydı konularak tahsil edilen fazla miktara vade farkı denmektedir.
İskonto Faizi: Faizin
hesaplanarak, önceden anaparadan düşülmesi suretiyle peşin alındığı bir
borçlanmada, borcun tutarı üzerinden hesaplanan faizdir. Banka iskontosu, bir bankanın henüz vadesi gelmemiş bir kambiyo senedini asıl bedelinden daha
düşük bir meblağ karşılığında satın almasıdır. Uygulamada buna senedin
kırılması denir.
Reeskont ve avans faiz oranı: Reeskont; iskonto edilmiş, diğer bir deyişle
bir bedel karşılığı el değiştirmiş (iskonto) olan kıymetlerin, bir bedel
karşılığında yeniden el değiştirmesini (reiskonto) ifade eder. Bankaların
likidite ihtiyacını karşılamak için Merkez Bankasına vadesine en fazla 3 ay
kalmış senetleri vererek banka lehine yeniden kredi açılması sonucu tahsil
edilen faize reeskont faizi denilir. Avans faizi ise bankaların Merkez
Bankasından aldıkları kredilere uygulanan faizdir.
Reeskont
ve avans işlemleri, Merkez Bankası Kanunu’nun 45. maddesinde düzenlenmiştir. Türkiye’de
reeskont işlemindeki tüm koşul ve kurallar, Merkez Bankası tarafından
belirlenir. Bu işlemler için Merkez Bankası tarafından uygulanan faize
"reeskont faiz oranı" adı verilmektedir.
Merkez
Bankası reeskonta kabul edebileceği senetler karşılığında avans da
verebilmektedir. Avans için teminat olarak alınan bu senetler; ticari
senet ve belgeler, devlet tahvilleri ve borsada kayıtlı tahvillerdir.
Reeskont
İşlemlerinde uygulanan faiz oranı: %9 (13.06.2020’den itibaren) , %15,75
(19.12.2020’den itibaren);
Avans
işlemlerinde uygulanan faiz oranı: %10 (13.06.2020’den
itibaren), %16,75 (19.12.2020’den
itibaren) bu oranlar vadesine en çok 3 ay kalan senetler için uygulanır. Her
yıl bu oranlar değişmektedir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, haksız fiil tacir tarafından
ticari işletmesiyle ilgili olarak meydana getirilmiş ise, bu eylemden zarar
gören tacir olmasa bile Reeskont/Avans oranında faiz talep edebileceğine hükmetmiştir.
Bir ülke ekonomisi için faiz oranları son derece önemlidir.
Yüksek faiz oranları enflasyonun artmasına neden olmakta, alçak faiz oranları
ise enflasyonun olduğu ülkelerde alacaklıları mağdur duruma düşürmektedir. Faiz
oranları 3095 sayılı Yasa ile düzenlenmiş olup ayrıca yapılacak bir bütçe
yasası ile düzenlenmesi Anayasaya göre mümkün değildir.