TÜRKİYE’DE TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN ANAYASAL GELİŞİMİ

TÜRKİYE’DE TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN ANAYASAL GELİŞİMİ

Temel hak ve özgürlükler, bir bireyin asgari düzeyde sahip olduğu, doğumla başlayıp ölümle biten, evrensel nitelik taşıyan, dokunulamaz, devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Genel olarak devletler Anayasa ve yasalarla bu hakları güvence altına alırlar. Bu hak ve özgürlüklerin yasalarla güvence altına alınmasının yanı sıra koruyucu mekanizmaların tesisi ve işlerliğinin sağlanması da zaruridir.

Hak, kişilere hukuk düzeni tarafından verilen bir irade kudreti, bir isteme yetisidir (Gözler, 2011:320). Hak kavramı anayasal bağlamda şu şekilde tanımlanabilir: “Anayasa hukuku alanında hak, kişiye anayasa tarafından verilmiş bir irade kudreti, bir isteme yetkisidir” (Gözler, 2004:150). Özgürlük, başkalarının haklarının sınırlarına riayet etmek şartıyla bir şeyi yapma veya yapmama, belli bir şekilde davranıp davranmama yetisine sahip olabilmektir. Hak, somut bir kavram olarak bireye devlet tarafından tanınmakla, özgürlük daha çok bireyin davranışları ile somutlaşan soyut bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.

Anayasa hukuku bakımında temel haklar, yasama ve yürütme organlarınca sınırlandırılamayan ve dokunulamayan, bireylerin sırf insan oldukları için, doğuştan kazandıkları, insanca yaşayabilmek adına sahip oldukları haklardır. Temel özgürlükler, bireylerin kendilerini geliştirmelerine olanak sağlayan, özgürce ve insanca yaşayabilmeleri için olmazsa olmaz haklardır. Bu haklar ve özgürlüklerin başlıcaları; yaşama hakkı, din ve vicdan özgürlüğü, düşünce ve ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü, yerleşme ve seyahat özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hak ve özgürlüğü, bilim ve sanat özgürlüğü, kişi dokunulmazlığı hakkı, sağlık hakkı, eğitim hakkı, dilekçe hakkı, özel yaşamın gizliliği hakkı, konut dokunulmazlığı hakkı, seçme ve seçilme hakkı olarak sayılabilir.

Anayasanın tarihsel gelişimine bakacak olursak, Osmanlı döneminde yazılı olarak basılan ilk Anayasa 1876 tarihinde ilan edilen Kanun-u Esasî’dir. Bunun öncesinde 1808 tarihli Sened-i İttifak, 1839 tarihli Gülhane Hatt-ı Hümayunu (Tanzimat Fermanı) ve 1856 tarihli Islahat Fermanı ilk anayasal nitelikte belgeler olarak kabul edilmektedir.

Kanun-u Esasi, “Osmanlı Devleti Tebaasının Genel Hakları” başlıklı kısmında hak ve özgürlüklere yer vermekteydi. Vatandaşlık, kişi hürriyeti ve güvenliği, dilekçe hakkı, öğretim hürriyeti, eşitlik ilkesi, ibadet hürriyeti, basın hürriyeti, şirket kurma hakkı, devlet memurluğuna girme hakkı, mali güce göre vergilendirme ilkesi, mülkiyet hakkı, konut dokunulmazlığı, kanuni hâkim ilkesi, genel müsadere ve angarya yasağı, vergilerin kanuniliği ilkesi, işkence ve eziyet yasağı düzenlenmişti. Sonradan yapılan değişikliklerle kanun dışı tutuklama yasağı, haberleşmenin gizliliği ilkesi, toplanma ve dernek kurma hakları gibi haklar da yasaya dâhil edilmişti.

Millî mücadele yıllarında 1921 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (1921 Anayasası) kabul edilmiş ancak bu Anayasada temel hak ve özgürlükler yer almamıştı. Cumhuriyetin ilanından sonra 1924 yılında kabul edilen Teşkilat-ı Esasiye Kanununda (1924 Anayasası) “Türklerin Kamu Hakları” başlığı altında eşitlik ilkesi, kişi hürriyeti ve güvenliği, işkence ve eziyet yasağı, mülkiyet hakkı, din ve vicdan hürriyeti, konut dokunulmazlığı, basın hürriyeti, seyahat hürriyeti, sözleşme, çalışma, toplanma, dernek ve teşebbüs hürriyeti, eğitim öğretim hürriyeti, haberleşmenin gizliliği, dilekçe hakkı, vatandaşlık, seçme ve seçilme hakkı, devlet memurluğuna girme hakkı gibi haklara yer verilmişti.

1924 Anayasası özgürlükleri tabii haklardan görmekle birlikte bunun sınırının başkalarının özgürlük alanı olduğunu ve getirilecek sınırlandırmaların kanunla düzenleneceğini kabul etmişti. Ancak, 1924 Anayasası özgürlüklerin sınırlarını belirlemek bakımından siyasi iradeye geniş yetkiler tanıdığı için çoğunlukla ölçüsüz bir şekilde bu hak ve özgürlüklere müdahale edilmesine yol açmıştı. Bu durumun düzelmesini sağlamak amacıyla 1961 Anayasasında Cumhuriyetin nitelikleri arasına “insan haklarına dayanan devlet” olma unsuru da eklenmiştir.

1961 Anayasası temel hak ve özgürlükleri belirlemenin yanı sıra korunmasını sağlamak için gerekli güvenceleri de tesis etmiştir. Kişi hak ve özgürlükleri, siyasi haklar ile ilk kez sosyal ve ekonomik haklar da düzenlenmiştir. Temel hak ve özgürlükler, kanunla sınırlanabilecektir ancak bunun yapılması ağır şartlara bağlanmış, bu sınırlamaların Anayasanın sözüne ve ruhuna uygun olarak yapılabileceğini, hakkın özüne dokunamayacağını belirtmiştir. İlk kez Anayasa Mahkemesi Kurumu düzenlenmiştir. Bu sayede temel hak ve özgürlüklerin yasama organınca anayasaya aykırı şekilde sınırlandırılmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. 1961 Anayasası, sosyal hakların hayata geçirilmesi amacıyla devlete bir kısım ödevler de yüklemişti.

1982 Anayasasının ilk kabul edildiği şeklinde özgürlükler ile otorite arasındaki dengede otoritenin gücünü zayıflatmamak adına özgürlüklerin ikinci planda kalmasına olanak sağlanmıştı. 1982 Anayasası temel hak ve özgürlükler konusunda herkesin kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahip olduğunu düzenledikten sonra temel hak ve hürriyetlerin kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumlulukları da ihtiva ettiğini belirtmiştir. Temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması bakımından hem genel sınırlama sebepleri hem de özel sınırlama sebepleri öngörmüştür.

Temel hak ve hürriyetlerin koruma altına alınması için “demokratik toplum düzeninin gerekleri” ölçütü getirilmiş, durumun gerekli kıldığı hallerde sınırlama getirilebileceği düzenlenmiştir. Ancak temel hak ve hürriyetlerin Anayasasının sözüne ve ruhuna uygun olarak kanunla sınırlandırılacağı, hak ve hürriyetlere getirilen bu sınırlamaların amaçları dışında kullanılamayacağı da belirtilmiştir.

1982 Anayasası, kabul edildiği ilk günden bugüne temel hak ve hürriyetlerin genişletilmesi ve güçlendirilmesi amacıyla birçok kez değişikliğe uğramıştır. Bu değişikliklerle genel sınırlama sebepleri kaldırılmış, her hak ve hürriyetin ancak ilgili maddede belirtilen özel sınırlama sebeplerine dayanılarak kanunla sınırlandırılabileceği esası kabul edilmiştir. Sınırlandırmaların hakkın özüne dokunamayacağı ve ölçülü olması gerektiği kabul edilmiştir. Yapılan değişiklikler temel hak ve özgürlüklerin daha sağlam esaslar içerisinde gelişip güçlenmesi ve korunması esasına dayanmakta olup, bunların içinde en önemlisi 2001 yılında Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi sisteminin hayata geçirilmesi gayesiyle her hak ve özgürlüğün ayrı bir maddede düzenlenmesi yoluna gidilmesi olmuştur.

Genel kabul gören Alman hukukçu Georg Jellinek tarafından belirlenen sınıflandırmaya göre hak ve özgürlükler negatif statü hakları, pozitif statü hakları ve aktif statü hakları şeklinde tasnif edilmektedir.

A-Negatif statü hakları, devletin müdahale etmeme yükümlülüğü altında bulunduğu hak ve özgürlüklerdir. Bunlara koruyucu haklar da denir.

B-Pozitif statü hakları, bireylere devletten olumlu bir edimde bulunmasını talep hakkı veren temel hak ve özgürlüklerdir. Bunlara isteme hakları da denir.

C-Aktif statü hakları, bireylerin devlet yönetimine katılmasını temin eden hak ve ödevlerdir. Bu haklara katılma hakları da denir.

1982 Anayasası, Jellinek’in sınıflandırmasına uygun olarak madde metinlerinde hak ve özgürlükleri sistemleştirmiştir. Buna göre, genel hükümlerden sonra “Kişinin Hakları ve Ödevleri” başlığı altında negatif statü haklarını, “Sosyal ve Ekonomik Haklar ve Ödevler” başlığı altında pozitif statü haklarını, “Siyasi Haklar ve Ödevler” başlığı altında aktif statü haklarını düzenlemiştir.


TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN NİTELİĞİ NEYİ İFADE EDER?

Anayasanın 12/1. maddesine göre, “Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir”.

Herkes kavramı içerisine Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin egemenlik alanı içerisinde bulunan vatandaş olsun olmasın tüm insanlar girmektedir. Bu durum Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin birinci bölümünde yer alan ve taraf devletlerin her bireye tanımakla yükümlü olduğu hak ve özgürlüklerdir. Ancak siyasi haklar gibi bazı hak ve özgürlükler niteliği gereği sadece vatandaşlara tanınmıştır. Bu husus ilgili haklar ve özgürlüklerin düzenlendiği maddelerde “herkes” biçiminde değil, “vatandaşlar” ya da “her Türk” sözcükleriyle ifade edilmiştir.

“Kişiliğine bağlı” ifadesi ile temel hak ve özgürlüklerin öznesi olan kişilerin sadece gerçek kişiliği olan insanlar olabileceği kastedilmektedir. Sadece gerçek kişilerin sahip olabileceği temel haklar ve özgürlükler başkasına devredilemez ve vazgeçilemez haklardır.

 

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN SINIRLANDIRILMASI MÜMKÜN MÜDÜR?

Temel hak ve özgürlükler Anayasa’nın belirli hükümleri ile doğrudan sınırlanmıştır (sınırlayıcı yasaklar). Bazı hallerde de Anayasa hükümleri ile temel hak ve özgürlükler çeşitli maddelerde doğrudan korunmuştur (korucuyu yasaklar). Bir diğer halde de yasa koyucuya sınır çizilerek bu hakların hangi koşullar altında sınırlandırılabileceği düzenlenmiştir. Diğer taraftan çeşitli kanunlarda düzenlenen hallerde gecikmesinde sakınca bulunan bir durum var ise ya da mahkeme kararı bulunması halinde temel hak ve özgürlüklere müdahale mümkün olabilmektedir.

 Sınırlandırmanın yasayla yapılmasına ilişkin esaslar Anayasanın 13. maddesinde düzenlenmiştir. Buna göre;

1- Temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması ancak kanunla yapılabilir. Buna göre, kanun dışındaki tüzük, yönetmelik ya da kanun hükmünde kararnamelerle temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması mümkün olmayacaktır. İstisnai bir durum olarak sosyal ve ekonomik haklar ile ilgili kanun hükmünde kararname ile düzenlenme yoluna gidilmesi mümkündür.

2- Hak ve özgürlükleri düzenleyen her bir maddede, o hak ve özgürlüğün hangi sebeplerle sınırlanabileceği özel olarak düzenlenmiştir. Ancak kanunlarla yapılabilecek bu sınırlamalar genel anlamda hakkın özüne dokunamaz, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin gereklerine aykırı olamaz, ayrıca laik cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında demokratik toplum düzeninin gerekleri anlamında çoğulculuk, hoşgörü, açık fikirlilik, özgürlük, hukukun üstünlüğü, azınlıkların korunması gibi ilkelere değinmiştir.

Ölçülülük ilkesine göre, temel hak ve hürriyeti sınırlandırmak zarureti hasıl olduğunda amaca ulaşmak için kullanılacak aracın elverişli olması, gerekli olması, araç ile amaç arasında dengeli bir oran bulunması gerekir. Aksi halde sınırlandırma yapılması mümkün değildir.

Öte yandan, Anayasanın 11. maddesine göre "Kanunlar Anayasaya aykırı olamaz". Buna göre Anayasaya aykırı kanuni düzenlemelerle temel hak ve hürriyetler kısıtlanamaz.

 

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KÖTÜYE KULLANILMAMASI NE ANLAMA GELİR?

Anayasanın 14. maddesine göre, Anayasada yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve laik cumhuriyeti ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. Yine aynı maddeye göre, Anayasa hükümlerinden hiçbiri, devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde yorumlanamaz.

Belirtilen hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyidelerin kanunla düzenleneceği belirtilmiştir. Kötüye kullanma yasağı olabildiğince dar yorumlanmalı ve kanun metnine riayet edilerek demokratik toplum olmanın gereklerine uygun olmalıdır. Örneğin yasalarda, düşünce ve fikir bazında kalan durumların değil, faaliyete dönüşen eylemlerin suç teşkil etmesi kabul edilmelidir.

 

TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN KULLANILMASININ DURDURULMASI HANGİ HALLERDE GERÇEKLEŞİR?

Olağanüstü dönem, niteliği gereği Anayasada belirtilen zorunluluk hallerinde hak ve hürriyetlerin, olağan dönemlere kıyasla daha geniş bir sınırlandırmaya tabi tutulabileceği, kullanılmalarının kısmen veya tamamen durdurulabileceği dönemlerdir. Anayasanın 15. maddesine göre, “Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerde, milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemek kaydıyla, durumun gerektirdiği ölçüde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması kısmen veya tamamen durdurulabilir veya bunlar için Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir”. 15. madde kapsamına giren bu hallerde temel hak ve hürriyetlerin sınırlanması değil, kullanılmasının durdurulması söz konusu olur. Hak ve özgürlükler, Anayasa’da sınırlı olarak sayılan koşulların gerçekleşmesi halinde ve sadece olağanüstü hal ilan edilen yerlerle sınırlı olmak üzere ciddi tehlike veya zararların önlenmesi amacıyla durdurulabilir.

 Bu maddenin uygulanmasının şartları şunlardır;

1- Savaş, seferberlik, sıkıyönetim veya olağanüstü hâllerden birinin varlığı gereklidir. Anayasada belirtilen sebeplerle, Cumhurbaşkanının başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulunca yurdun bir veya birkaç yerinde temel hak ve hürriyetlerin kullanılması geçici bir süre için kısmen ya da tamamen durdurulabilir veya Anayasada belirtilen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir.

2- Olağanüstü dönemlerde temel hak ve özgürlükler sınırlandırılırken milletlerarası hukuktan doğan yükümlülükler ihlâl edilmemelidir. İnsan hakları konusunda Türkiye’nin taraf olduğu çeşitli milletlerarası sözleşmeler bulunmaktadır. Bu sözleşme hükümleri ihlal edilmemelidir.

3- Olağanüstü dönemlerde ancak “durumun gerektirdiği ölçüde” temel hak ve hürriyetlerin kullanımı durdurulabilir ya da Anayasada öngörülen güvencelere aykırı tedbirler alınabilir. 

Ancak olağanüstü durumlarda bile dokunulamayacak temel insan hakları da madde metninde düzenlenmiştir. Bu haklar;

- Savaş hukukuna uygun fiiller sonucu meydana gelen ölümler dışında, kişinin yaşama hakkına dokunulamaz.

- Kimsenin maddi ve manevi varlığının bütünlüğüne dokunulamaz (işkence yasağı).

- Kimse din, vicdan, düşünce ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz ve bunlardan dolayı suçlanamaz.

- Suç ve cezalar geçmişe yürütülemez.

- Suçluluğu mahkeme kararı ile saptanıncaya kadar kimse suçlu sayılamaz (masumiyet karinesi).

 

YABANCILARIN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİNİN KAPSAMI NEDİR?

Anayasanın 16. maddesine göre “Temel hak ve hürriyetler, yabancılar için, milletlerarası hukuka uygun olarak kanunla sınırlanabilir”. Yabancılar, Türk vatandaşlığı kapsamına girmeyen kişilerdir. Anayasa hükümlerinde ‘herkes’ olarak ifadesini bulan bütün düzenlemeler yabancılar için de geçerli olup, ayrık durumlarda hitap edilen kesim ‘Türk vatandaşları, vatandaş’ gibi tabirlerle ifade edilmiştir.

Örnek vermek gerekirse, Anayasanın 74. maddesinin 1. fıkrasına göre vatandaşlar ve karşılıklılık esası gözetilmek kaydıyla Türkiye’de ikamet eden yabancılar kendileriyle veya kamu ile ilgili dilek ve şikâyetleri hakkında, yetkili makamlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne yazı ile başvurma (dilekçe) hakkına sahiptir. Bazı siyasi haklardan yararlanma hakkı herkese tanınmıştır. Anayasanın 74. maddesinin 4. fıkrasına göre, herkes, bilgi edinme ve kamu denetçisine başvurma hakkına sahiptir.

SON EKLENEN MAKALELER
İyzico
Whatsapp