Hak, insanın var olması sebebiyle sahip olduğu, hukuk düzeni tarafından korunan, evrensel nitelikteki menfaatleridir. Din ve vicdan özgürlüğü de hukuk düzeni tarafından korunan en temel insan haklarından biridir. Üçüncü kişilere zarar verilmediği sürece bireyler, gruplar veya cemaatler inançlarının gereklerini özgürce yerine getirebilirler.
Din
özgürlüğü, inanç ve ibadet etme özgürlüğünden oluşur. İnanç özgürlüğü; herkesin dilediği inanç ve kanaate sahip olabilmesi,
sahip olduğu inancını değiştirebilmesi veya hiçbir inanca sahip olmaması olarak
tanımlanabilir. Bireye özgürlük tanıyan bu hak sınırlandırılamaz. Özetle din
özgürlüğü, hem tek tanrılı hem çok tanrılı hem de ateist inançlar bakımından
söz konusu olmaktadır.
Anayasa Mahkemesine göre, “Laik
devlette herkes dinini seçmekte ve inancını açığa vurabilmekte, tanınmış olan
din ve vicdan özgürlüğünün sınırları içinde serbesttir. Hiçbir dini itikadı
(inancı) olmayanlar için de durum aynıdır. Laik bir toplumda herkes istediği
dine ya da inanca sahip olabilir”.
İbadet
özgürlüğü; kişinin inandığı dinin gerektirdiği bütün ibadetleri, ayin ve
törenleri serbestçe yapabilmesi veya yapmaması ve başkaları üzerinde zor
kullanmadan, genel ahlâka ve kamu düzenine aykırılık oluşturmamak şartıyla
inancına göre yaşayabilmesi olarak tanımlanır. İbadet özgürlüğü inanç özgürlüğü
gibi sınırsız değildir. İbadet özgürlüğü,
genel ahlâka ve kamu düzenine
aykırı olmadığı sürece herkese tanınan bir haktır.
İbadet özgürlüğü Anayasamızın 24. maddesinin 3. fıkrasında
düzenlenmiştir ‘’Kimse, ibadete, dini
ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz;
dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.’’
Kişiler bu sınırların içerisinde kalmak kaydıyla ibadet etme
saikiyle camii, kilise gibi ibadetlerine özgü mekanlar oluşturabilir, bu
mekanlarda dini tören, ayin gibi her türlü ibadeti gerçekleştirebilirler. Aynı
şekilde dinlerinin buyurduğu kıyafetleri kendileri belirleyerek giyebilir,
kendi din adamlarını seçebilir, saç veya sakallarını dinlerine uygun olacak
şekilde uzatabilir yahut kesebilirler. Yine bireyler ve cemaatler dini
vecibelerini yerine getirmek amacıyla vakıflar kurabilir ve gönüllü para
toplayabilirler.
Din ve vicdan özgürlüğü ulusal ve uluslararası düzeyde koruma
altına alınmıştır. Din ve vicdan özgürlüğü öncelikle Anayasamızın 24. maddesinde
düzenlenmiştir.
‘’Herkes, vicdan, dini inanç
ve kanaat hürriyetine sahiptir.
14
üncü madde hükümlerine aykırı olmamak şartıyla ibadet, dini ayin ve törenler
serbesttir.
Kimse,
ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini
açıklamaya zorlanamaz; dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve
suçlanamaz.
Din
ve ahlak eğitim ve öğretimi Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır. Din
kültürü ve ahlak öğretimi ilk ve ortaöğretim kurumlarında okutulan zorunlu
dersler arasında yer alır. Bunun dışındaki din eğitim ve öğretimi ancak,
kişilerin kendi isteğine, küçüklerin de kanuni temsilcisinin talebine bağlıdır.
Kimse,
Devletin sosyal, ekonomik, siyasi veya hukuki temel düzenini kısmen de olsa,
din kurallarına dayandırma veya siyasi veya kişisel çıkar yahut nüfuz sağlama
amacıyla her ne suretle olursa olsun dini veya din duygularını yahut dince
kutsal sayılan şeyleri istismar edemez ve kötüye kullanamaz.’’
Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin ‘’Hak ve Özgürlükler’’
başlıklı 1. bölümünün, ‘’Düşünce, vicdan
ve din özgürlüğü’’ başlıklı, 9. maddesinde düzenlenmiştir.
‘’Herkes düşünce, vicdan ve
din özgürlüğüne sahiptir; bu hak, din veya inanç değiştirme özgürlüğü ile tek
başına veya topluca, kamuya açık veya kapalı ibadet, öğretim, uygulama ve ayin
yapmak suretiyle dinini veya inancını açıklama özgürlüğünü de içerir.
Din
veya inancını açıklama özgürlüğü, sadece yasayla öngörülen ve demokratik bir
toplumda kamu güvenliğinin, kamu düzeninin, genel sağlık veya ahlakın ya da
başkalarının hak ve özgürlüklerinin korunması için gerekli sınırlamalara tabi
tutulabilir.’’
DİN
VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜ KISITLANABİLİR Mİ?
Din ve vicdan özgürlüğü insanın var olması sebebiyle sahip olduğu
doğal bir haktır. Bu hak hem anayasamız ile yerel düzeyde hem de uluslararası
sözleşmelerle evrensel düzeyde koruma altına alınmıştır.
Ülkemizde de din ve vicdan özgürlüğü Anayasanın 24. maddesi ile
güvence altına alınmıştır. Ancak bu özgürlüğe yine Anayasada belirtilen
nedenlerin varlığı halinde sınırlama getirileceği belirtilmiştir. İlgili
maddede, Anayasanın 14. maddesine aykırı
olmamak şartıyla ibadet, dinî ayin ve törenler serbest olacağı
belirtilmektedir.
Sınırlamanın gerekçesi olan ‘’Temel
hak ve hürriyetlerin kötüye kullanılamaması’’ başlıklı 14. madde hükmü ise
şu şekildedir;
‘’Anayasada
yer alan hak ve hürriyetlerden hiçbiri, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğünü bozmayı ve insan haklarına dayanan demokratik ve lâik Cumhuriyeti
ortadan kaldırmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz.
Anayasa
hükümlerinden hiçbiri, Devlete veya kişilere, Anayasayla tanınan temel hak ve
hürriyetlerin yok edilmesini veya Anayasada belirtilenden daha geniş şekilde
sınırlandırılmasını amaçlayan bir faaliyette bulunmayı mümkün kılacak şekilde
yorumlanamaz.
Bu
hükümlere aykırı faaliyette bulunanlar hakkında uygulanacak müeyyideler,
kanunla düzenlenir.’’
Anayasa hükmünde de açıkça belirtildiği gibi Temel Hak ve Hürriyetlerden biri olan Din ve vicdan özgürlüğü, Temel Hak ve Hürriyetlerin kötüye
kullanıldığı gerekçesiyle kısıtlanabilecektir.
Din bireylerin yaşam şekillerini ve dünyaya bakışını belirler.
Kişiler dinlerine aidiyet duygusu ile bağlanır ve neticesinde din ile arasında
güçlü bağlar kurulur. Bireylerin kişilikleri üzerinde bu denli büyük etkisi
olan bir olgunun kısıtlanması ve din özgürlüğüne müdahale edilmesinin yerinde
olup olmadığı eleştiriye açıktır.