BORÇLAR HUKUKUNDA CEZAİ ŞART

BORÇLAR HUKUKUNDA CEZAİ ŞART


Cezai Şart, hukuki ilişkilerde borcunu zamanında ve gereği gibi yerine getirmeyen borçluya karşı alacaklının menfaatlerini korumaya yönelik araç ve yöntemlerden biridir. Cezai şart, borçlunun bir hukuki ilişkiden doğan borcunu hiç ya da gereği gibi ifa etmediği takdirde önceden alacaklıya ödemeyi taahhüt ettiği tazminattır. Cezai şart, asıl borca bağlı olarak, asıl borcun ihlal edilmesi halinde ortaya çıkan feri bir edimdir.

Alacaklı herhangi bir zarara uğramasa dahi şartları gerçekleştiğinde cezai şart talep edebilecektir. Çünkü cezai şart borcun ihlali halinde verilmesi önceden kararlaştırılan kesin miktarlı (maktu) bir tazminattır. Alacaklının cezai şart miktarını aşan zararı varsa, bu zararı kanıtlaması halinde tazminini istemesi mümkündür.

Bir hukuki ilişkide verme, yapma ya da yapmama borçlarına ilişkin olarak cezai şart kararlaştırılması mümkün olup, bu anlamda asıl borcun mahiyeti önem taşımamaktadır. TBK’nun  589/4 maddesi uyarınca asıl borca kefil olanın, bu borca bağlanan cezadan da sorumlu olacağına dair anlaşmalar geçersizdir.  


CEZAİ ŞART NE AMAÇLA SÖZLEŞMELERE KONULMAKTADIR?

-          Borçluyu ifaya zorlamak ve böylece asıl borcun ifasını teminat altına almak,

-          Borcun ifa edilmemesinden doğacak zararı önceden ve götürü şekilde tespit etmek,

-          İfayı engelleyen cezai şartta (dönme cezasında) borçlunun cezai şartı ödemek suretiyle sözleşmeden kolayca dönmesini sağlamak amacıyla cezai şart tesis edilmektedir.


HUKUKUMUZDA KAÇ ÇEŞİT CEZAİ ŞART BULUNMAKTADIR?

1-Seçimlik Cezai Şart;

TBK’nun 179/1. maddesine göre, “Bir sözleşmenin hiç veya gereği gibi ifa edilmemesi durumu için bir ceza kararlaştırılmışsa, aksi sözleşmeden anlaşılmadıkça alacaklı, ya borcun ya da cezanın ifasını isteyebilir.”

Buna göre, sözleşmede borçlunun borcunu sözleşmeye uygun olarak ifa etmesi ya da ceza koşulu ödenmesinin kararlaştırılması halinde, borçlu borca uygun davranmadığı takdirde sözleşmede kararlaştırılan ceza koşulunu ödemekle yükümlüdür. Alacaklı, borçlunun borca aykırı davranması durumunda, aynen ifayı talep edebileceği gibi, bundan vazgeçerek ceza koşulunun ödenmesini de talep edebilir. Burada borçluya değil, alacaklıya tanınmış bir seçimlik hak söz konusudur. Bu nedenle, ceza koşulunun bu türüne “seçimlik ceza koşulu” (seçimlik cezai şart) adı verilmektedir.

2-İfaya Eklenen Cezai Şart;

TBK’nun 179/2. maddesine göre, “Ceza, borcun belirlenen zaman veya yerde ifa edilmemesi durumu için kararlaştırılmışsa alacaklı, hakkından açıkça feragat etmiş veya ifayı çekincesiz olarak kabul etmiş olmadıkça, asıl borçla birlikte cezanın ifasını da isteyebilir.” Bu hükme göre, borçlunun borca aykırı davranışı halinde, alacaklı hem aynen ifayı, hem de kararlaştırılan cezanın ödenmesini talep edebilir. Burada ceza koşulunun aynen ifaya ilave olarak talep edilmesi mümkündür. Alacaklı borca aykırılık nedeniyle bir zarara uğramasa bile ifaya ek olarak ceza koşulu talep edebilir.

3-İfa Yerine Cezai Şart (Dönme Cezası);

TBK’nun 179/3. maddesine göre, “Borçlunun, kararlaştırılan cezayı ifa ederek sözleşmeyi, dönme veya fesih suretiyle sona erdirmeye yetkili olduğunu ispat etme hakkı saklıdır.’’ Ceza koşulu, borçlunun borca uygun hareket etmesini sağlamak için kararlaştırılır. Taraflar arasında kararlaştırılmış ise borçlu, borcu ifa etmek yerine bizzat ceza koşulu ödemek suretiyle borçtan kurtulma olanağına sahiptir. Bir başka ifadeyle, borçlu borca aykırı davranmamakta, borcun ifası yerine ceza koşulunu ödeyerek sözleşmeden dönebilmektedir.


CEZAİ ŞART İLE GECİKME TAZMİNATI ARASINDA NE FARK VARDIR?

TBK’nun 118/1. maddesinde düzenlenen gecikme tazminatı, borçlunun borcu geç ifa etmesinden dolayı alacaklının uğradığı zararı karşılaması ve alacaklının borcun zamanında ödenmesine yönelik menfaatini korumak için kararlaştırılan edimdir. Bu nedenle gecikme tazminatı, asıl alacaktan bağımsız olup, ifa ile birlikte talep edilebileceği gibi, ifa daha sonra yerine getirilmiş ve bir çekince (ihtirazı kayıt) ileri sürülmemiş olsa bile ifadan ayrı olarak talep ve dava edilebilir.

Cezai şart ise, asıl borca bağlı olarak, asıl borcun ihlal edilmesi halinde ortaya çıkan feri bir edimdir. Asıl borcu doğuran hukuki işlemin geçersiz olması durumunda cezai şart da geçersiz olacaktır. Asıl borç ödenirken cezai şarta ilişkin bir çekince ileri sürülmezse sonradan talep edilmesi mümkün değildir. Cezayı isteme hakkının saklı tutulması (çekince, ihtirazı kayıt), yenilik doğuran bir irade beyanı olup, ifa anında açıkça yapılmalıdır. Açık feragat ise, borçluya yöneltilen ve varması gereken bir irade beyanıyla veya sözleşmeye önceden ifanın çekincesiz kabul edileceğine ilişkin bir hükmün konulmasıyla olur.

Gecikme tazminatı borçlunun temerrüdünün yaptırımı olup temerrüde düşen borçlu borcun geç yerine getirilmesinden dolayı alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür. Gecikme tazminatı, temerrüt tarihinden borcun aynen ifasına kadar geçen dönem içindeki olumlu zararları (alacaklının malvarlığının, temerrüde düşülmeden borcun ifa edilmesi halinde içinde bulunacağı durumla, gecikmeli ifa sonucunda oluşan durum arasındaki farkı) kapsar. Hâlbuki cezai şartta alacaklı herhangi bir zarara uğramasa dahi şartları gerçekleştiğinde önceden miktarı maktu olarak belirlenen cezai şartı talep edebilecektir.


CEZAİ ŞARTIN İNDİRİLMESİ MÜMKÜN MÜDÜR?

TBK’nun 182/1. maddesine göre, “Taraflar, cezanın miktarını serbestçe belirleyebilirler.” maddenin son fıkrasına göre ise, “Hâkim, aşırı gördüğü ceza koşulunu kendiliğinden indirir.” hükmü bulunmaktadır. Hâkim cezanın fahiş olup olmadığını belirlerken alacaklının uğradığı zarar ile kararlaştırılan ceza arasında hakkaniyet ölçüleri ile bağdaşmayan açık bir nispetsizlik olup olmadığını, alacaklının uğradığı zararı, borçlunun kusurunun ağırlığını, alacaklının ortak kusuru olup olmadığını ve tarafların (özellikle borçlunun) ekonomik durumunu dikkate alır. Cezaî şartın aşırı olup olmadığı değerlendirilirken, cezaî şartın amacının alacaklının durumunu iyileştirmek olduğu göz önünde bulundurulmalıdır. Kararlaştırılan ceza indirilirken, her hâlde, alacaklının müspet zararını karşılamak için genel kurallara göre isteyebileceği tazminat miktarının üstünde kalınmalıdır. Aşırı olan cezaî şartın indirilmesi olanağı, zayıf durumda bulunan borçlunun sömürülmesini önlemeye yönelik, kamu düzenine ilişkin bir kuraldır. Bu nedenle, borçlunun “indirilme olanağından önceden feragati” geçersizdir.

Öte yandan Türk Ticaret Kanununun 22. maddesi gereğince tacir sıfatını haiz borçlunun cezai şartın indirilmesini talep edemeyeceği kabul edilse de, cezai şart miktarı tacirin iktisaden mahvına yol açacak nitelikte ise böyle bir cezai şartın ahlak ve adaba aykırı olduğundan iptaline karar verilmesi gerekmektedir. Çünkü ahlâk ve adaba aykırılık dolayısıyla sözleşmede yer alan cezai şartın butlanı, hukukun genel bir ilkesidir. Bu durumda mahkemece karar verilmeden önce borçlu tacirin defter ve ticaret sicili kayıtları, ne tür faaliyetle meşgul olduğu, cezai şartın veya faizin kararlaştırıldığı sırada tacir sıfatını haiz olup olmadığı, cezai şartı kendi ticari işletmesi gereği taahhüt edip etmediği, cezai şartın tahsil edilmesi halinde o şirketin eskisi gibi ticari hayatını devam ettirme imkanının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Cezaî şart tacir borçlunun ekonomik olarak mahvına sebep olacak derecede ağır ve yüksek ise bu husus genel adap ve ahlâka aykırı sayılacağından, mahkemece cezaî şartın tamamen veya kısmen iptali yoluna gidilecektir.


İŞ HUKUKUNDA CEZAİ ŞART NASIL UYGULANMAKTADIR?

4857 sayılı İş Kanunu’nda cezai şarta ilişkin bir hüküm yer almamaktadır. Bu durumda, niteliğine uygun düştüğü ölçüde Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanacağından, TBK’nın cezai şarta ilişkin düzenlemeleri kural olarak iş hukukunda da geçerlidir.

Türk Borçlar Kanunu’nun 420. maddesi “Hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir.” düzenlemesini getirmiştir. Bu itibarla hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan cezai şartlar geçersiz, işçi lehine konulan cezai şartlar ise geçerli kabul edilecektir.


İŞ HUKUKUNDA CEZAİ ŞARTTA İNDİRİM YAPILMASI MÜMKÜN MÜDÜR?

İş hukukunda cezai şartın, işçi ile işveren hakkında ve iki taraflı olarak düzenlenmesi gerekmektedir. İşçi aleyhine kararlaştırılan cezai şart işveren aleyhine kararlaştırılandan daha ağır olmamalıdır. Başka bir deyişle işçi aleyhine belirlenen cezai şartın, koşulları ve ceza miktarı bakımından işverenin sorumluluğunu aşmaması gerekir. İki taraflı cezai şartta işçi aleyhine bir eşitsizlik durumunda, cezai şart hükmü tümden geçersiz olmamakla birlikte, işçinin yükümlülüğü işverenin sorumlu olduğu miktarı aşmayacaktır.

İşveren ile işçi arasındaki ilişki, Türk Ticaret Kanunu’nun 3. maddesinde tanımlanan ticari iş niteliğinde olmayıp, 4857 Sayılı İş Kanunundan kaynaklanan ve bu kanun hükümlerine tabi bir sözleşmedir. İşçi ve işveren ilişkisi kamu düzeni ile ilgilidir ve taraflar arasında denge esası geçerlidir. O halde iş sözleşmesinde kararlaştırılan cezai şart Türk Ticaret Kanunu hükümleri gereğince bir ticari ilişkiden kaynaklanmadığı için Türk Ticaret Kanununun 22. maddesindeki kural işveren hakkında uygulanamaz. Bu durumda iş sözleşmelerinde, TBK’nun 182. maddesinin son fıkrasındaki emredici düzenleme sebebiyle hâkimin fahiş gördüğü ceza koşulunda indirim yapması mümkündür.

SON EKLENEN MAKALELER
İyzico
Whatsapp