Borçlular, haklarında başlatılacak olan icra takibini sonuçsuz bırakmak
ve böylece borçlarını ödemekten kurtulmak için mallarını kaçırabilir. Örneğin
hakkında icra takibi yapılacağını anlayan borçlu, mallarını çocuklarına veya
güvendiği bir üçüncü kişiye devredebilir. İşte bu gibi durumlarda,
alacaklıların alacaklarını alabilmeleri için başvurulan yollardan biri,
tasarrufun iptali davasıdır. Ancak bu dava, yalnızca bu amaç için açılmayıp
başkaca amaçlarla açılabilmesi de mümkündür. Bununla birlikte, bu davanın
açılabilmesi, bu kadar basit olmayıp kanunda birtakım şartlar aranmaktadır.
TASARRUFUN İPTALİ DAVASININ ŞARTLARI NELERDİR?
-
Davalının (borçlunun), davacıya (alacaklıya)
borcu olmalı ve bu borç, gerçek bir borç ilişkisinden doğmalıdır.
-
Borç, tasarruftan önce doğmuş
olmalıdır.
-
Davacı (alacaklı), davalı (borçlu)
hakkında kesin veya geçici aciz belgesi
almalıdır.
-
Borçlu hakkında icra takibi yapılmalı ve bu icra takibi kesinleşmiş olmalıdır.
-
Her tasarruf için bu dava açılamayacak
olup yapılan tasarrufun belli niteliklere sahip olması gereklidir.
TASARRUFUN
İPTALİ DAVASINDA GÖREVLİ VE YETKİLİ MAHKEME NERESİDİR?
Tasarrufun iptali
davasında görevli ve yetkili mahkeme, davalının veya davalılardan herhangi
birinin bulunduğu yer, Asliye Hukuk
Mahkemesi’dir.
HANGİ
TASARRUFLAR İÇİN TASARRUFUN İPTALİ DAVASI AÇILABİLİR?
Tasarrufun iptali
davasına konu olan tasarrufların belli niteliklere sahip olması gerekir. Kanun
koyucu bu davaya konu olabilecek mallar bakımından şu şekilde iptale konu
malları zikretmiştir;
-
İvazsız tasarrufların iptali.
-
Acizden dolayı iptal.
-
Zarar verme kastından dolayı iptal.
İvazsız
tasarrufların iptali, İcra İflas Kanunu m. 278 hükmünde
düzenlenmiştir. Zikredilen hüküm şöyledir: “Mütat
hediyeler müstesna olmak üzere, hacizden veya haczedilecek mal bulunmaması
sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından haczin veya aciz vesikası
verilmesinin sebebi olan yahut masaya kabul olunan alacaklardan en eskisinin
tesis edilmiş olduğu tarihe kadar geriye doğru olan müddet içinde yapılan bütün
bağışlamalar ve ivazsız tasarruflar batıldır. Ancak, bu müddet haciz veya aciz
yahut iflastan evvelki iki seneyi geçemez. Aşağıdaki tasarruflar bağışlama
gibidir. 1. Karı ve koca ile usul ve füru, sıhren üçüncü dereceye kadar (bu
derece dâhil) hısımlar, evlat edinenle evlatlık arasında yapılan ivazlı
tasarruflar, 2. Akdin yapıldığı sırada, kendi verdiği şeyin değerine göre
borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği akitler, 3. Borçlunun
kendisine yahut üçüncü bir şahıs menfaatine kaydı hayat şartı ile irat ve
intifa hakkı tesis ettiği akitler ve ölünceye kadar bakma akitleri.”
Bu madde hükmü ile
alacaklılar, karşılıksız olarak lehine tasarrufta bulunulan kişilere karşı
korunmak istenmiştir. Böylece, evlenme,
doğum günü gibi sebeplerle verilmiş olağan
(alışılmış) hediyeler hariç olmak üzere, tüm ivazsız tasarruflar, iptal davasının konusunu oluşturabilecektir.
Madde hükmünde zikredildiği üzere bazı durumlar ise, bağışlama olarak kabul edilmiş ve zikredilen üç tasarruf biçimi de,
tasarrufun iptali davasının konusunu oluşturabilecektir.
Acizden
dolayı iptal ise, aynı Kanun’un m. 279 hükmünde
düzenlenmiştir. Zikredilen hüküm şöyledir: “Aşağıdaki
tasarruflar borcunu ödemeyen bir borçlu tarafından hacizden veya mal
bulunmaması sebebi ile acizden yahut iflasın açılmasından evvelki bir sene
içinde yapılmışsa yine batıldır:
1 – Borçlunun
teminat göstermeği evvelce taahhüt etmiş olduğu haller müstesna olmak üzere
borçlu tarafından mevcut bir borcu temin için yapılan rehinler;
2 – Para veya
mutat ödeme vasıtalarından gayrı bir suretle yapılan ödemeler;
3 – Vadesi
gelmemiş borç için yapılan ödemeler.
4. Kişisel
hakların kuvvetlendirilmesi için tapuya verilen şerhler.
Bu
tasarruflardan istifade eden kimse borçlunun hal ve vaziyetini bilmediğini
ispat eylerse iptal davası dinlenmez.”
Bu madde hükmü ile
aslında borca batıklık
kastedilmektedir. Borca batıklık ise, borçlunun borcunun elinde bulunan mal
varlığından ve alacaklarından daha fazla olması durumudur. Madde hükmünde
zikredilen tasarrufların, iptale konu olabilmesi için hacizden veya mal bulunmaması sebebiyle acizden yahut iflasın açılmasından 1 yıl önce
yapılmış olması gerekir.
Zarardan
verme kastından dolayı iptal ise, yine aynı Kanun’un
m. 280 hükmünde düzenlenmiştir. Bu hüküm ise şöyledir: “Malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar
verme kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu malî durumun ve
zarar verme kastının, işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini
gerektiren açık emarelerin bulunduğu hâllerde iptal edilebilir. Şu kadar ki,
işlemin gerçekleştiği tarihten itibaren beş yıl içinde borçlu aleyhine haciz
veya iflâs yoluyla takipte bulunulmuş olmalıdır. Üçüncü şahıs, borçlunun karı
veya kocası, usul veya füruu ile üçüncü dereceye kadar (bu derece dâhil) kan ve
sıhri hısımları, evlat edineni veya evlatlığı ise borçlunun birinci fıkrada
beyan olunan durumunu bildiği farz olunur. Bunun hilafını üçüncü şahıs, ancak
279 uncu maddenin son fıkrasına göre ispat edebilir. Ticari işletmenin veya
işyerindeki mevcut ticari emtianın tamamını veya mühim bir kısmını devir veya
satın alan yahut bir kısmını iktisapla beraber işyerini sonradan işgal eden
şahsın, borçlunun alacaklılarını ızrar kastını bildiği ve borçlunun da bu
hallerde ızrar kastı ile hareket ettiği kabul olunur. Bu karine, ancak iptal
davasını açan alacaklıya devir, satış veya terk tarihinden en az üç ay evvel
keyfiyetin yazılı olarak bildirildiğini veya ticari işletmenin bulunduğu yerde
görülebilir levhaları asmakla beraber Ticaret Sicili Gazetesiyle; bu mümkün
olmadığı takdirde bütün alacaklıların ıttılaını temin edecek şekilde
münasip vasıtalarla ilan olunduğunu ispatla çürütülebilir.”
Bu hüküm ile de,
alacaklı, zarar verme kastı ile
hareket eden borçluya karşı korunmak istenmiştir. Bu madde hükmüne göre söz
konusu tasarrufların iptalinin istenebilmesi, borçlunun borca batık olmasına;
borçlunun alacaklıya zarar verme kastı ile tasarrufu yapmış olmasına ve
borçlunun ekonomik durumunun ve zarar verme kastının üçüncü kişi tarafından
bilinmesine veya bilinebilir olmasına bağlıdır. Bununla birlikte, üçüncü
kişilerin bu bilgiyi edinebilmesi bakımından açık emarelerin bulunması
yeterlidir.
TASARRUFUN
İPTALİ DAVASI AÇMAK İÇİN ÖNGÖRÜLEN BİR SÜRE VAR MIDIR?
Evet, tasarrufun
iptali davası için kanunda bir süre öngörülmüş olup bu süre, 5 yıllık bir hak düşürücü süredir. Bu
sebeple sürenin geçmesi halinde herhangi bir itiraza gerek olmaksızın hâkim,
kendiliğinden davayı reddedebilir. Ayrıca kanunda bu sürenin ne zaman
başlayacağı belirtilmemişse de, bu sürenin tasarrufun yapıldığı tarihten
itibaren başlayacağını söylemek mümkündür.